Türkiye-İran Âşıklar Şöleni Tahran’da Yapıldı

Yazıcı-dostu sürüm

Tahran Yunus Emre Enstitüsü, ECO Kültür Enstitüsü ve Niyaveran Kültür Merkezi iş birliğinde “Türkiye-İran Âşıklar Şöleni”, 20 Ağustos 2016 tarihinde Niyaveran Kültür Salonu'nda düzenlendi.

Konsere Türkiye’den Kars yöresi âşıklarından Âşık Mahmut Karadaş ve onun da talebesi olan Âşık Gültekin Bulutoğlu katıldı. İran’dan da Âşık İmran Hayderi ve Âşık Mahbub Khalili türkülerini seslendirdi.

Tahran Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Turgay Şafak, Türkiye ve İran’da çok eski bir gelenek olan âşıklık geleneğinin Tahran’da sergilenmesi iki ülkenin kültürel yakınlaşmasına vesile olacağına işaret etti. Bundan sonraki etkinliklerin de artarak devam edeceğini sözlerine ekledi.

Şölende âşıklar, atışma, doğmaca şiir, doğmaca türkü, sözlü ve sazlı güzelleme ve taşlama dallarında örnekler de sundu. Âşıklık geleneğinin en üst mertebesi olan “Leb Değmez”  (b, f, m, v harflerini söylemeden ağızlarına koydukları kürdanla yapılan atışma) gibi ezgilerin de sunulduğu gecede seyirciler, unutulmaz anlar yaşadı.

Kars Murat Çobanoğlu Âşıkları Koruma Derneği Başkanı Mahmut Karadaş, program sonunda âşıklık geleneğine dair yaptığı açıklamada, "âşık"ın, ışık ve rehber demek olduğunu söyledi. Karadaş, "Âşıklık, kardeşlik ve sevgi yanlısı, insanları birleştiren bir sanattır. Bu sanatı Tahran’da icra etmemize imkân tanıyan ve bizi buralara kadar davet eden Tahran Yunus emre Enstitüsüne teşekkür ediyorum" dedi.

Kars yöresi âşıklarından Âşık Gültekin Bulutoğlu da âşıklığı bir ustanın yanında çırak olarak öğrendiğini, 15 yıldan bu yana bu sanatı icra ettiğini söyleyerek "Âşık demek, gönül insanı demektir. Bizler sevgiyi, dostluğu ve barışı yaymaya çalışan gönül insanlarıyız. Yüzyıllar önce Dede Korkutlar’la başlayan bu geleneği yaşatmaya çalışıyoruz. Biz yaşatacağız ki yaşayalım." şeklinde konuştu. 

Türkiye, İran ve Azerbaycan âşıklarının aynı coğrafyadaki kardeşler olduğunu anlatan Bulutoğlu, "Lehçelerimiz ayrı olsa da dilimiz bir, dinimiz bir. Tek farkımız enstrümanlarımızdır. Bir de atışma geleneği bizim âşıklarda devam ediyor. Bu gelenek, İran'da önceki nesil âşıklarda kalmış." değerlendirmesinde bulundu.